Victor Hugo - Bir İdam Mahkûmunun Son Günü

 




Merhaba, önemli bir klasikle tekrar karşınızdayım. 

Ünlü Fransız şair, yazar ve oyun yazarı Victor Hugo'nun çok gençken -26 yaşındayken- kaleme aldığı ve  "Organize Cinayet" olarak tanımladığı idam cezalarını ağır şekilde eleştirdiği, çok dikkat çeken kitabı 'Bir İdam Mahkûmunun Son Günü' adlı yapıtını inceleyeceğiz.


Her kitapta kendime pay çıkarmayı önemli görüyorum. Kitabı okumaya ilk niyetlendiğimde başlığını okuyup empati kurabilecek miyim sorusu kafamı kurcalamaya başladı. Neden denecek olursa, tüm aşağılık suçların, kasttettiğim suçların bugünün Türkiye'sinde tahmin etmesi hiç zor değil, yeri geldiğinde ölüm cezasıyla cezalandırılmasını düşünen bir insanım. Kitabı nasıl değerlendireceğime dair uzunca düşünüp öyle başladım. Başlığından da anlaşılacağı üzere idam cazasına çarptırılmış bir suçlunun psikolojisini anlayıp, doğru değerlendirecek miydim acaba. Neyseki tüm bu düşünceleri bir kenara bırakıp eserin yazınsal değerine dikkat etmeye karar verdim. Kısa sayılabilecek kitabı ne kadar uzun okunabilirse o kadar uzun okudum.

ön sözden bir alıntı*

Yazarın dönemin tepkilerinden mi çekindi bilinmez, ilk baskısını isimsiz bir şekilde yayınladığı biliniyor. kitapta uzunca bir ön sözle bu kitabın yazılmasının gerekçesi, idam cezasının ne kadar saçma ve insanlık dışı olduğu sayfalarca belirtilmiş, daha sonrasına ise kitabın çıkışı sonrası birkaç kişinin kitabı değerlendirmesi, deyim yerindeyse yerin dibine sokması diyaloglarını içeren bir tiyatro kısmıyla noktalanıyor giriş kısmı. ön sözden bir alıntı** Kitabın asıl bölümüne geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki,

Hugo'nun 'sefil' kelimesine takıntısı tüm kitap severler arasında bilinen bir gerçek. Yazar bu genç sayılabilecek yaşında bu kelimenin ruhuna dikkat çekmek istemiş olacak ki, Sefiller romanının ilk izlenimlerini burada vermeye başlamış, ve kelimeyi sıklıkla kullanmayı tercih etmiş.  


Kitap bir idam mahkûmunun mahkeme gününden, giyotin sehbasına kadar geçirdiği süreyi mahkûmun gözünden anlatıyor. mahkum ilk başlarda ölümden korkmadığını belirtsede o gün yaklaşırken büyük bir ruhsal ızdırabın eline düşüp bundan biraz olsun kurtulmak için de yazmaya karar veriyor. Arada geçen duygu yüklü satırlardan çok etkilendiğimi söylemeliyim. 

Geride bıraktığı ailesini düşünmeye başlayan mahkumun asıl iç çekişleri ise son gün başlıyor. Saat 4'te öleceğinizi bilseniz sakin kalabilir misiniz, özellikle sizi alkış ve heyecanla bekleyen kalabalığın coşkusunu gözlerinizle görüyorsanız? Evet bir insanın canını vereceği o anı heyecanla bekleyen bir sürü insan. Mahkûm tüm bu coşkuya şahit olmuştu. Pişman olma hakkı kafasını kurcalıyordu. acaba son demlerinde cellatı, rahibi, yetkilileri ikna edebilir miydi? Son kez görmesi için kızıyla karşı karşıya getirdiler...

Başta beni düşündüren duygu yükünün içinde buldum kendimi. Tabii ki de ön yargısız okudum ama bu kadar etkileyeceğini de tahmin etmemiştim. Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum ve genel değerlendirmesini size bırakarak çekiliyorum.

Sahi siz bugününüzün son gününüz olduğunu bilseydiniz ne yapardınız?

Yaşamın her anında bugünün, sevdiklerinizin ve sağlığınızın kıymetini bilmeniz dileğiyle, 

sağlıcakla kalın...


2 yorum:

  1. Mervecim yorumun çok güzel olmuş. Okuyacaklar için gayet anlaşılır ve bi okadar akıcı bi yorum. Victor dayinin bu kitabını okumuştum. Idam olacak gencin korkularını okuyucuya yansıtıyor. Haliyle bu da kitabı zevkle okunur kılıyor.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.